20. yüzyılda sinirbilimciler, memeli canlılarda merkezi sinir sistemini doğum yaptıktan bir süre sonra sabit duruma geldiği ihtimalini düşündüler. Karmaşık yapısıyla bilinen memeli canlıların beyin fonksiyonları sebebiyle, yetişkinlik dönemlerinde sinirsel ağların tekrardan biçimlenmesi ihtimali olamayacağı varsayımı, beyinde zamanla yapısal bir değişim olduğuna dair bir delil edilmediği için ortaya konulmuştur.
İlerleyen zamanlarda deneyler ve gözlemler yapılarak bu düşünce yapısı değişmiştir. Çağımızda, beynin durağan bir yapıda olduğu düşüncesinin yerini, hayat boyunca daima değişim içinde olan bir yapıda olduğu artık bilinmektedir.
Beyin ile ilgili geçmişe dönük araştırmalar
1960’lı yıllarda erişkinlerde görülen nöronların çoğalması bilimsel ismiyle nörogenez kanıtı dikkate alınmamıştır. Bu durumdan yaklaşık 20 sene sonra ilk kez kuşların beyninde nöronların çoğalması ile ilgili deliller bulunmuştur.
1984 yılında bilim insanları Paton ve Nottebohm ilk kez ötebilen kuşlarda yenilenen nöronları incelemişlerdir. Üstelik ilk kez meydana gelen nöronların fonksiyonel olaraksinirsel ağlara bütünleştiklerini ve öğrenilen işitsel uyaranlara cevap olduğunu göstermişlerdir. İlerleyen çalışmalarda retrovirüslerin de ortaya çıkması ile beyindeki hücrelerin faaliyetlerini görüntülemek kolaylaşmıştır.
Retrovirüslere katılmış florasan ışıma sağlayan geni hücrelere ekledikten sonra, hücrelerin artması ve ağlara dahil edilmesi net bir şekilde gözlemlenmiştir. Bu adımdan sonra, çok sayıda memeli çeşidinde de nöronların çoğalmasına (nörogenez) dair bulgulara rastlanmıştır. Şimdiki zamanda, yetişkinlerde bazı nöron çeşitlerinin durmadan üretildiği ve sinirsel ağlara katıldığı kabul edilmektedir. Nörogenezin tam olarak beynin hangi kısmında gerçekleştiği tartışma konusu olsa da hipokampüsün(beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge) yeni nöronların hayat süresince üretildiği bir beyin tarafı olduğu bilinmektedir.